top of page
Ara
Moderniteyi endüstri devrimiyle kültürleştirememiş toplumlarda ‘modernleşme’den bahsedilebilir.Bu durumda; modernleşmenin toplumlar üzerinde yaptığı etkiyi Giddens üç ana başlık üzerinden özetler: süreksizlik, bağlamdan koparma ve düşünümsellik. Süreksizlik, toplumun belleğiyle, alışkanlıklarıyla, geçmişiyle ilişkisinin kesilmesini, bağlamdan koparma; ilişkilerin, nesnelerin bir yere ait olma özelliklerini yitirmelerini, düşünümsellik ise; doğallığın ve kendiğindenliğin yitirilmesini gösterir(2). Türkiye’de de bu dönem ‘yenilik’, ‘değişim’, ‘dönüşüm’, gibi kavramlarla halka empoze edilerek, ‘Yenileme’ projelerinin temeli hazırlanmıştır. 1980 yılını Türkiye’de modernleşme açısından bir kırılma noktası kabul edersek, ‘yenileme’ projelerinin, ‘yıkım’a karşılık geldiğini söylemek zor olmaz.
1980’lerin sonlarına denk gelen, Tarlabaşı’ndaki ‘yenileme’ sürecinin okuması Pamuk’un kitabındaki Mevlut’un deneyimleri üzerinden yapılabilir. Mevlut, yıkımların ‘modernlik’, ‘temizlik’, ‘yenilik’ üzerinden ilan edildiğini belirterek, haklılığının ‘sahipsiz evlere yerleşen haydutların,hırsızların yuvalarının temizleneceğini yerine Tepebaşı’ndan Taksim’e beş dakikada gideceğin altı şeritli yol yapılacağı şeklinde dayandırıldığı bir zemin oluşturulduğunu ironik bir şekilde eleştirir(3). Benzer şekilde Tarlabaşı Bulvarı’nın açılışının bandoyla bir şenlik havasında yapıldığı ‘yıkım’ın meşrulaştırılarak haklılığının kanıtlanma çabası Hilmi
Etikan’ın ‘Tarlabaşı Tarlabaşı’ belgeselinde yer bulur(4). Döneme tanıklık etmiş, ‘Ayıp Şehir’ sergisiyle bölgenin mevcut durumundaki çarpıklığa da değinen(resim1) fotoğrafçılardan Ali Öz ise, fotoğraf çekmektense, yıkımı durdurmak için kendini yakmayı göze almış bir adamı durdurmayı tercih ettiğini anlatır bir röportajında(5).
Günümüze geldiğimizde ise, Tarlabaşı’nın yine benzer bir ‘yenileme’ adı altında ‘yıkım’a maruz kaldığını söyleyebiliriz. Modernleşmenin getirisi ‘yenileme’ üzerinden, rant sağlamak amacıyla yapılan ‘yıkım’ların yerine, ortak bir dil oluşturabilmek olmalıdır. Tarlabaşı’nın son durumunu, Umberto Eco; ‘dünyanın her yerinde benzer yıkımlar yapılıyor’ savunması üzerine: ‘Ama siz çok fazla yıkıyorsunuz..Yeni binalar inşa etmek için suç oluşturan çok fazla girişim söz konusu; normalde bunu kontrol eden bir mekanizma vardır’ şeklinde belirtir(6).
bottom of page
Comments